Türkiye Fotoğraf Tarihine Kısa Bakış


Türkiye fotoğraf tarihine baktığımızda, Avrupa’daki fotoğraf akımlarını aynı dönemlerde göremiyoruz. Çünkü fotoğrafçılarımız aradan geçen 70 yıl gibi bir süre sonra, ancak kendi bireysel tavırlarını oluşturmaya başlamışlardır. Bu dönem içinde, fotoğraf sanat olarak, “farklı ne yapabilirim?” ve “daha iyi nasıl fotoğraf üretebilirim?” in peşine düşmüştür. Sanat akımlarının ortaya çıkışında aynı veya yakın zamanlarda takip edememiş olmamız, “neden ülkemizde bu akımların öncüleri yoktur?” sorusunun yanıtıdır.

Osmanlı İmparatorluğunda fotoğraf, sarayın kontrol unda başladı. Askeri fotoğrafçılar yabancı konukları, ziyaretleri ve devlet adamlarının gezilerini fotoğrafladılar. Sultan II. Abdülhamit zamanında ise önemli bir karar alınarak, tanıtım gücü olarak kullanıldı. 1873 te Viyana’da açılan sergi için Osmanlı İmparatorluğu tarafından hazırlatılan fotoğraflar sergilendi. 1893 yılında, çeşitli illerde çekilen fotoğraflardan albüm hazırlanarak, devlet başkanlarına gönderildi. Osmanlı döneminde fotoğraf portre, manzara fotoğrafçılığı olarak devam etti. Saray’da asker fotoğrafçılar ve dışarıda ise stüdyo fotoğrafçıları portre ve tanıtım amaçlı çalışmalar yaptılar.

Fotoğraf 1900’lere kadar azınlıkların elindeydi. Cumhuriyet döneminde ise günlük yaşamın bir parçası haline geldi. O dönemdeki fotoğrafçılarımız, izleyenlere anlatım ve yorum gücünü kanıtlamayı ve sevdirmeyi amaçlamışlardır. Bu dönemde, usta niteliğine sahip fotoğrafçıların toplumsal bilinci oluşturma çabasını amaçladıklarını gözlemliyoruz. Yine Cumhuriyet döneminde fotoğraf stüdyoları kısa sürede ülke geneline yayılmıştır.

Cumhuriyet’in ilanı ile, 1932 yıllarında nüfus kağıdı, pasaport ve resmi evraklara fotoğraf konması zorunluluğu, fotoğraf çektirmek istemeyen bir kısım halkın da stüdyolara gitmesini zorunlu hale getirmiştir. Bu dönemin fotoğrafçısı Cemal Işıksel ise, Atatürk’ün fotoğraflarını çekerek portre geleneğini devam ettiren ve ilk foto muhabiri ünvanı ile atanan kişidir. Atatürk’e ait zengin bir fotoğraf koleksiyonuna sahiptir.

Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte, cumhurbaşkanı Atatürk ve devlet eliyle yapılan tüm sanayi yatırımları fotoğraflandı. Genç cumhuriyetin tanıtımı amacıyla1926 yılında Türkiye’ye yerleşen Avusturya asıllı fotoğrafçı Othmar Pferschy ve Jean Weinberg altı yıllık bir çalışma yaptılar. Fotoğraflarla Türkiye albümü, Othmar’ın fotoğraflarıyla bezenerek dünyaya dağıtılmaya başlandı.

Yine cumhuriyetin ilanı ile başlayan ulusallaşma uğraşları, stüdyo fotoğrafçılığından bağımsız, gazete ve çeşitli yayınlarda kullanılacak daha çok belge nitelikli çalışan fotoğrafçıların ortaya çıkmasıdır. Örneğin; Burhan Felek, Esat Tengizman ve Muhterem Gökmen gibi.

1920’lerde Resne fotoğrafhanesinde fotoğrafa başlayan Şinasi Barutçu, 1932’de Almanya’daki öğrenimini tamamladıktan sonra yurda dönerek Gazi Terbiye Enstitüsü’ne yazı, grafik sanatlar ve fotoğraf öğretmeni olarak atandı. Aynı yıllarda açılan Halkevleri’nin fotoğraf çalışmalarını yönlendirirken, ilk fotoğraf dergisi olan “Foto”yu çıkarttı. Diğer taraftan ise pek çok fotoğraf derneğinin kuruculuğunu yaparken, 1958 yılında FIAP (Uluslararası Fotoğraf Sanatı Federasyonu) ile ilişki kuran yine Şinasi Barutçu’dur.

1930’lu yılların diğer bir ismi ise Selahattin Giz’dir. Selahattin Giz’in fotoğraflarından oluşan “Beyoğlu 1930” adlı albümünde İstanbul’un günlük yaşamından kesitler abartısız ve doğal olarak gözlemlenmektedir.